"Kişinin burnunun ucunda olanı görmesi sürekli bir mücadele gerektirir" George Orwell : (Günah Keçisi)

17 Kasım 2025 Pazartesi

ZFD

“Söyleşi & Kitap Tanıtımı: Fotoğrafın Sırtındaki Kambur: 12 Eylül"
Türkiye'nin kuruluşundan bu yana yaşadığı toplumsal ve siyasal dönüşümlerin sanata, kültüre yansımaları olurken bu süreçte fotoğrafın rolü neydi? 
Kitaba da değerli katkılarını koyan dönemin önemli tanığı İbrahim Akyürek ile birlikte Zonguldak Fotoğraf Derneği'ndeki söyleşimizde, 1980'in fotoğrafta bir kırılma tarihi olmasının nedenlerini ve sonuçlarını konuşurken memleketin yakın tarihine fotoğraf ve siyaset üzerinden bir yolculuk yapacağız.
 
Bu önemli buluşmada sizleri de aramızda görmekten mutluluk duyarız.

 

13 Kasım 2025 Perşembe

BKM - Zonguldak

 

35 Yıl Öncesine Yolculuk: Karaelmas Maden İşçileri Sergisi 

Ahmet Tokyay, Alaaddin Kara ve İbrahim Akyürek'in 'Karaelmas Maden İşçileri' başlıklı fotoğraf sergisi Zonguldak'ta açılıyor.

20. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali'ne (Zonguldak) paralel düzenlenen sergi 17-23 Kasım 2025 tarihlerinde Belediye Kültür Merkezi'nde (BKM) açık kalacak.
 
Sergi, maden işçilerinin üretim koşullarından büyük madenci grevi ve yürüyüşüne; kent sakinlerinin kömür atıklarını topladığı Balkayası'ndan kentin arka yüzünü oluşturan şahıs ve şirket ocaklarına uzanan elli fotoğraftan oluşuyor.

Sergi Odası görsel arşivinin parçası olan sergi, Karaelmas Kömür Havzası Maden İşçilerinin 90/91 uzun grevinin 35. yılı nedeniyle ayrı bir önem kazanıyor. 

Bilindiği gibi 30 Kasım 1990 tarihinde Genel Maden İş Sendikasında (GMİS) örgütlü olan maden işçileri Gelik ocağında greve çıkmıştı.


3 Kasım 2025 Pazartesi

HAFIZA MERKEZİ

  

ULUSAL DİJİTAL HAFIZA MERKEZİ

Tele1’e yargısız cezalandırmayla kayyum atanmasının ardından YouTube hesabındaki videoların aniden silinmesi, sonra da hesabın tümüyle kapatılması biz gazetecileri endişelendirdi.

Ancak daha sonra YouTube hesabını TMSF’nin atadığı kayyumun değil, kayyumun müdahalesine karşı koruma amacıyla Tele 1 ekibinin geçici olarak kapattığı anlaşıldı. Farklı şirkette olduğu için kayyumun etki alanı dışında kalan YouTube hesabı daha sonra açıldı.

Fakat bu olup bitenler, onca emekle, çabayla üretilen haberler, yazılar, fotoğraflar, videoların bir anda yok olabileceğini anımsattı. Çünkü daha önce de gördük; kapanan, kapatılan, patron değiştiren ya da kayyum atanan medya kuruluşlarının dijital arşivleri silinip, ortak hafızamız yok edilebiliyor. CNN Türk, Flash Haber, TV8 ve Radikal’de böyle oldu.

Dijital arşivleri, hiç kimsenin insafına bırakmamak için yeni yöntemler geliştirmemiz zorunlu. 12 meslek örgütünün oluşturduğu “Medya Dayanışma Grubu”nun geçen yıl Ankara’da düzenlediği çalıştay sonrasında yayımlanan “Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu”nda dijital ortamdaki tüm gazetecilik ürünlerinin gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlamak üzere ‘Ulusal Dijital Hafıza Merkezi” kurulması öneriliyordu. Ayrıca yasaklanan ya da erişimi engellenen gazetecilik ürünlerinin de özel bir bölümde saklanması ve sadece araş­tırmacılar, hukukçular ve gazetecilerin yararlanmasına açık olması isteniyordu.

Hakikaten de basılı gazete ve dergilerin Milli Kütüphane’de saklanması gibi dijital verileri koruyacak bir merkez kurulması gerekli. Siyasi koşullar, teknoloji ve sahiplikteki değişimlere karşı ulusal dijital hafızayı ancak böyle koruyabiliriz. 

Faruk Bildirici   Birgün

                                     

30 Ekim 2025 Perşembe

TAM SAHA PRES

 

Gazeteciler Tekno-Oligarklara karşı: Bir Dünya Kongresinden notlar

Antik Yunanca’da “azınlığın yönetimi” anlamına gelen oligark kavramı, artık sadece Kremlin’e yakın Rus zenginler değil; Bezos, Zuckerberg, Altman gibi dijital çağın yeni ABD’li lordları için kullanılıyor. Stiglitz de Trump’ın bu oligarkları Beyaz Saray’da tespih taneleri gibi karşısına dizdiği toplantıyı hatırlattı, dünyanın tüm verisinin Google, Microsoft, Amazon gibi şirketlerin bulut sistemlerinde olduğunu vurguladı, “Trump bir gün veriye erişimi kesme talimatı verirse ne olacak?” diye sordu.

Trump yönetimdeyken artık kimse “bu kadar da olabilir mi?” diyemiyor.

Peki bu oligarkların kurduğu sisteme ne isim vermeli?

Gazeteci ve dijital haklar uzmanı Dr. Courtney Radsch, bu düzene bir isim veriyor: Tekno-faşizm. Çünkü teknoloji şirketlerinin çoğunda mutlak karar verici bir yönetici var. Ne denetleniyorlar ne de devrilebiliyorlar. Radsch’e göre Elon Musk, Sam Altman ve benzeri figürler modern çağın “tek kişilik yönetim” örnekleri. Artık bu şirketlerde demokratik bir yönetişim ihtiyacı bile hissedilmiyor. Bu da teknolojinin geleceğini simgesel olarak da toplumsal iradenin dışına taşıyor.

  Artık en doğru içerik değil, en çok kazandıran içerik görünür olacak. Algoritmalar sizi yankı odalarına hapsedecek. Dezenformasyonun dozu, farkında olmadan artacak. 
Yapay zekâ araçları haberi üretenden değil, üründen “besleniyor.” Bir gazetecinin emeğini, başka kaynaklarla harmanlayıp kendi ürünü gibi sunuyor. Kaynak göstermiyor; kullanıcı da doğrudan siteye gitmiyor. Gelir, görünürlük, etki… Hepsi erime tehlikesiyle karşı karşıya.

Peki çözüm ne? İçeriğe erişimi kesmek mi? O da işe yaramıyor. Çünkü araçlar ne bulurlarsa onu kullanıyor. Kötü bilgiyle dolu forum ve tabloid haber içerikleri, özgün yanıtlar gibi paketlenip servis ediliyor. Gerektiğinde kaliteyi koruyabilmek için büyük ana akım yayıncılarla telif anlaşmaları yapılıyor. Ama bu kez küçük, bağımsız üreticiler sistemin dışına itiliyor. Bilginin çeşitliliği azalırken çoğulcu kamusal alan da tehdit altında kalıyor.
 

ÇÖZÜM: SİYASİ İRADE VE TAM SAHA PRES

 Can Ertuna    Birgün  
                            

16 Ekim 2025 Perşembe

Veda:


 

NE ÇOK ÖL(DÜRÜL)DÜK
DAHA YAŞANILIR BİR DÜNYA İÇİN
Belgesel sinemacı, bağımsız gazeteci, yaşam savunucusu, ekoloji savaşçısı, dostumuz HAKAN TOSUN’u katlettiler.
İstanbul - Esenyurt’ta kimin, ne amaçla yaptığı açıklığa kavuşmayan ama yapılma biçimi ve sonrasında yaşananlarla kuşkuları tırmandıran bir saldırıda yaralanan, 24 saat boyunca kendisinden haber alınamayan, yol kenarında baygın vaziyette bulunan dostumuz verdiği yaşam mücadelesini kaybetti.
Basına kimin tarafından verildiği belli olmayan görüntüler servis edildi, olay yerindeki güvenlik kameralarının görüntüleri polis tarafından izlendi ama el konulmadı; bu görüntüler gözaltına alınan iki kişinin yakınları tarafından “gasp edildi. Karanlık cinayet daha da karanlığa sürüklendi. Nedenleri bilmiyoruz ama tahmin edebiliyoruz.
Hakan Türkiye’nin dört bir yanında yaşamı hiçe sayan kentsel dönüşüm politikalarına, sermayedarlara değil tüm kamuya ait olan doğal sermayelerimizi acımasızca sömüren HES’lere, vahşi madencilik ve enerji politikalarına, ekolojik kırımlara karşı direnenlerin yanındaydı, bu direnişleri belgeliyordu.
Her yerdeydi... Büyük Anadolu Yürüyüşü’nün sesiydi, gözüydü, kulağıydı. Gezi Parkında yakılan çadırları onu kamerası belgelemişti. Soma’daydı, Sinop’taydı, Akkuyu’daydı, Değirmenözü’ndeydi, Kumluca’daydı, Validebağ’daydı, Hatay’daydı, Karaburun’daydı. Suyun, zeytinin, her türlü canlının yanındaydı. Yaşam neredeyse orayı savunuyor, belgeliyor, bugüne gösterirken yarına önemli belgeler bırakıyordu. “Çekme lan!” diye bağıran, tehdit edenlere rağmen ÇEKTİ!
O bir yaşam savunucusuydu. Canı pahasına savundu, yaşansın, yaşatılsın istiyordu. Yaşatmadılar!
HAKAN TOSUN’un anısı önünde saygıyla eğiliyor;
DAHA YAŞANILIR BİR DÜNYA İÇİN
DİMDİK DURACAĞIMIZA SÖZ VERİYORUZ
BSB Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği
(BELGESEL SİNEMACILAR BİRLİĞİ)

Not: Fotoğrafın kaynağı bilgisine ulaşamadığımızdan belirtemedik. Anlayışınızı rica ederiz.    
(facebook)  
                                  

14 Ekim 2025 Salı

“Çekme lan!” diye diye,


Olayın devamını arşiv haberimizden aktaralım: “Kasımlar Barajı ve HES projesinin şantiyesinin bulunduğu alandaki tahribatı görmek ve basın açıklaması yapmak isteyen grubu şantiye çalışanları engel olmak istedi. Bu sırada HES bir HES çalışanı ‘Çekme lan’ diye bağırarak görüntü almaya çalışan belgesel ekibi ile Yaşam ve Dayanışma Yolcularına saldırdı. Saldırgan HES çalışanını güçlükle sakinleştirdikten sonra basın açıklaması yapan ve bölgeden ayrılan grup Kumluca’ya doğru yola devam etti. ” https://acikgazete.com/.../yusuf.../belgeselde-direnis-var/ 
Türkiye’de yıkıcı politikaların doruğa çıktığı bir dönemde, Torosların koynundaki bir dağ köyünde yaşamı tümden değiştiren projeye karşı halkın tepkisini kayıt altına almaya çalışan kameraya “Çekme lan!” diye bağıran o ses, aslında uzunca bir süredir Türkiye’de işini yapmaya çalışan gazeteci, televizyoncu ve belgeselcilerin nasıl bir iklimde yaşadığının özeti.  

 

“Çekme lan!” diye diye, cebren ve hileyle, hukuku, bilimi ve insanlığın binlerce yılda ürettiği tüm ahlaki değerleri dolanarak ülkeye çektirilen yıkımın faturasını hep birlikte ağır biçimde ödüyoruz.  
Çekme lan diye diye suyumuz bitti. Çekme lan diye diye zeytinliklerimiz, ormanlarımız, dağlarımız bitti. Çekme lan diye diye kentlerimiz yaşanmaz hale geldi, denizlerimiz kusmaya, balıklarımız küsmeye, göllerimiz çölleşmeye başladı. Bu ülke daha çok çekmesin diye elinde kamera dağ yamaç dolaşıp yıkımı ‘çekerek’ kayıt altına alanlara karşı yürütülen düşmanlığın, aslında tüm yaşama karşı sinsice yürütülen bir düşmanlık olduğunu anladıklarında çok geç olacak.  
Yusuf Yavuz (facebook)

 

13 Ekim 2025 Pazartesi

İngiltere

2025  Belgesel
BRİTANYA
TAŞ KÖMÜRÜ MADEN İŞÇİLERİNİN
1984-85 Uzun Grevinde Kadınlar 

30 Eylül 2025 Salı

19 Eylül 2025 Cuma

Zonguldak

Kentin Balkonu
LİMAN ARKASI
Zonguldak : Eylül 2025









 F: İbrahim  Akyürek 

Çatalağzı

ÇATALAĞZI
ve Çatalağzı Belediyesi
Şehitler ve Gaziler Parkı
Eylül 2025








F: İbrahim  Akyürek