"Kişinin burnunun ucunda olanı görmesi sürekli bir mücadele gerektirir" George Orwell : (Günah Keçisi)

26 Mayıs 2022 Perşembe

 

 PORTRE: 

İbrahim Akyürek, 2002

1950 yılında Zonguldak'ta doğdu. 1968 de Mehmet Çelikel Lisesi’ni, 1974’te de İstanbul Orman Fakültesi'ni bitirdi. Aynı yıl, 1985-90 yılları arasında yönetim kurulu başkanlığını da yapacağı İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği’ne (İFSAK) üye oldu.

Ortaokul yıllarında sokaklarda sergilediği Karagöz-Hacivat gösterileri, çizgi romandan keserek yaptığı film şeritleri; lise yıllarında düzenli olarak çıkardığı duvar gazetesi, 1970'li yılların ünlü mecmuaları Hayat ve Ses dergilerindeki film karelerinden alınmış fotoğrafları kesip yapıştırarak oluşturduğu defterler içindeki hiç bitmeyen gazeteci-sinemacı olma hevesini körükledi ve fotoğrafçı yanının ilk nüvelerini oluşturdu. “Gördüğünü anlatma biçimi” olarak tanımladığı fotoğrafı bu birikimin üzerine oturdu.

Ne parfüm kokusunun aldatıcılığına gizlenen şöhretlerin renkli hayatlarını, ne de medyatik illüzyonlarla cilalanarak starlaştırılan yeryüzü yıldızları İbrahim Akyürek için fotografik malzeme olmadı hiçbir zaman. Hareket eden, paylaşmayı beceren, sokakta yaşayan insanın enerjisine doğru koştu hep. İş yapan, üreten insanın bıraktığı izler, kir, pas, pastel renkler, loş mekanlar tercihler arasında yer aldı. Bir de zıtların şaşırtıcılığında ortaya çıkan öteki estetik boyut ilgi odağında kaldı hep.

Yetiştiği kentin, büyüdüğü mahallenin etkisiyle objektifi hep emekçilerin üzerinde oldu. Bir zamanlar 45 bin maden işçisinin çalıştığı, ölümlerin-direnişlerin yaşandığı Zonguldak'ta geçen yaşamı, fotoğraf çalışmalarında üreten insan ve onların yaşam mücadelesini konu olarak ele almasına neden oldu.

İnsan vücudunun hangi parçasının kaç para tuttuğunun tıp ve hukuk dilinin insafına bırakıldığı bir kent ve böyle bir kentin yüreğinde bıraktığı izdüşüm fırtınalar kopardı içinde. Bu duygularla elinde fotoğraf makinası, kafasında kaygıları ve iyimserlikleriyle “anları durdurmak için” bir o yana, bir bu yana koşturdu durdu.

İnsan hakları kavramının evrensel boyutta takipçisi oldu. Cumartesi Anneleri'ne vizörden yönettiği öfke ve hüzün dolu bakışı, dünyanın başka bir bölgesindeki kayıp yakınlarından esirgemedi. Kadıköy BEKSAV ve Kilimli Halkevi'nde açtığı “Bir İnsan Nasıl Kaybolur?” başlıklı fotoğraf sergisini, bir İHD organizasyonuyla Alman Kültür Merkezi’nde, Arjantinli Anneler ile birlikte açtı.

Mesajın en yalın ve çarpıcı bir biçimde, başka renklerin albenisine aldanmadan verebilmek için fotoğrafta siyah beyazı tercih etti hep. Doğanın bin bir rengi yanında, yalnızca siyah, beyaz ve gri ile derdini anlatmaya çalıştı. Soyutlamayı yalnızca mesajını kolay algılatmak için değil sanatsal bulduğu için de tercih etti.

İlk sergisini İFSAK üyesi iki arkadaşıyla birlikte “Halktan Yansıma” adıyla Zonguldak’ta Soğuksu’da boş bir dükkanda açtı. (1974)

Birol Üzmez ile “Madenciler”, Saffet Can ile “Kömürden Sonra Zonguldak”, Sevil Üzrek ile “Maga’da 24 saat” sergilerini gerçekleştirdi.

“Balkayası”
, “Bir İnsan Nasıl Kaybolur”, “Trafik Canavarı Neyi Gizler?” başlıklı kişisel sergiler gerçekleştirdi. “Paşabahçe Türküsü”, “Direniş Tepesi”, “İnsan Haklarıyla İnsandır” isimli ortak dia gösterilerini hazırladı. 16 fotoğrafçının katıldığı, 50 ayrı mekanda yaklaşık 3500 kişinin izlediği "Madenci ve Zonguldak” başlıklı dia gösterisini Birol Üzmez ile birlikte derledi.

Şimdi kentin en merkezi yerinde kendi olanaklarıyla oluşturduğu Zonguldak Sergi Odası'nda her ay düzenli olarak açtığı sergilerle, kent kültürüne başka boyutta hizmet veriyor. İbrahim Akyürek aynı zamanda Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı ZOKEV’in temel fotoğrafçılık kursunda öğreticilik de yapıyor…

Ahmet Öztürk

ZOKEV Bülteni, 2002