"Kişinin burnunun ucunda olanı görmesi sürekli bir mücadele gerektirir" George Orwell : (Günah Keçisi)

8 Nisan 2024 Pazartesi

 

Size Hobi Kulübüsünüz Desem…

Bugün en çalışkan gözüken fotoğraf derneklerinin sayfalarına bakınca bu başlık aklıma geldi. Sayfalar dedimse bildik işler; sergiler, atölyeler, gösteriler, geziler, fotoğrafla ilgili makaleler. Bu faaliyetlerin hangi derdi tasası çok ülkede gerçekleştiğini fısıldayan cümlelerin olmadığı tek tip soğuk yüzlü sayfalar.

Tamam da bu işleri bir şirket ya da üç beş arkadaşın yan yana geldiği bir topluluk faaliyeti olarak da yapabilirsin. İnternet ortamı sayesinde hızla yol da alabilirsin. Fotoğraf derneklerinin klasik amaç maddelerini bu yol üzerinden de gerçekleştirebilirsin. Geriye mekan ve para işleri kalıyor. 20-30 yıl öncesine göre çok daha kolay yollar yani "fırsatlar" var. Silahlı Evren paşa ile sivil Özal ortaklığının miras bıraktığı serbest piyasanın içinde yüzüyoruz. "Hayırseverlik" ve "duygu işleri" için paydaş arayan, fon dağıtan kasası kirli şirketler var. Mekan dersen şimdi sanalı da dahil, suya sabuna dokunmazsan şimdi her yer senin.

Bir örgütlenme hakkı olan dernekleri bir hobi kulüp çalışması seviyesine, sinik bir ayara sinsice getirmek haksızlık değil mi?

Ülkemizin en eski iki derneği Ankara’da AFSAD’ın, İstanbul’da İFSAK’ın 70’li, 80’li yıllardaki (darbeleri de içeren ortamlar) toplumsal itirazlarını anımsayın. Ya da anımsamaktan kaçın, ayarı hobiciler seviyesine getirin. Biz de sizi 90’lı yılların ortasından sonra azan, yeni dünya düzeni olarak etiketlenen, turuncu devrim olarak da silahlı silahsız ihraç edilen düzenin yılgınları olarak işaretleyelim.

Adınız gibi bildiğiniz, gördüğünüz kötülükler sindire sindire gelmişken, daha fazlası gelirken bir avuçluk yazarın çizerin sesi yalvarırcasına şuna dikkat çekiyor; derneklerin de içinde olduğu laik, demokrat muhalefetin sessizliği…
 
Madem ki bir hakkın, yani derneğin çatısı altındasın bu örgütlü sessizliğin bir parçası da sensin. Ne moda haline gelen anıtkabir ziyaretleri, ne ulusal anmalarda sayfana yerleştirdiğin Atatürk, ne de bayrak fotoğrafları, ya da yüzyıllık Cumhuriyet adına yaptığın sıradan etkinlikler içini rahatlatmasın. 
Dernek kurma hakkı, yani örgütlenme hakkı kolay kolay  kazanılmamış.  Koskoca ülkelerin tarihinde bile ortalıkta sendikalar, siyasi partiler, vakıflar yokken bu örgütlenmelerin öncülü dernekler olmuş. Sonra onca gelgitlerden sonra günümüze gelinmiş: toplumsal amaç, düşünce, çıkar etrafında birleşmenin temsili olmuş dernekleşme hakkı. 
Bizim fotoğraf dernekleri ise amacı yazmakla yetinmiş, ancak düşünce açıklama, yönetenlerden talepte bulunma ve baskı gücü olmaya gelince sinsice susmuşlar. Serbest  piyasaya sızlanarak uyum sağlamış, ancak liberal kafanın "al kullan" dediği ifade özgürlüğüne bile sahip çıkmamışlar. 

 

Madem öyle, aylardır hayalini kurduğum tez gibi ödevlerim var size. 24 Ocak Uğur Mumcu'nun ortadan kaldırıldığı gün. İlk ödev Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu'na. Uğur Mumcu dosyasını karıştırıp, katillerin izini sürmek sizin olsun. İkinci ödev AFSAD'a. Bahriye Üçok kapısına gönderilen bombayla yok edildi. Dosyayı biraz da siz karıştırın. Üçüncü ödev benim İFSAK'a. Madımak dosyasını açıp okumak, özetini çıkarmak sizde. Dördüncü ödev Onat Kutlar'la AFAD'a, beşinci ödev adını ilk kez duyacaklarını sandığım Ümit Doğanay ile BUFSAD'a, altıncısı Muammer Aksoy için İFOD'a, yedinci ödev İlhan Erdost ile KASK'a.   
Garibim Uğur Mumcu yeryüzünden silinince neler olacağını bilircesine "Ey halkım unutma bizi" demiş. Hobici derneklerim için öneriden ötesine geçen başka bir hayalim var; her ulusal ve toplumsal anma günlerinde Atatürk fotoğrafı yanına bir de okulu, işi, evi yolunda pusuda öldürülen aydınlarımızdan birinin fotoğrafının konulması. 
İbrahim Akyürek, Ocak 2024