25 Yaşındaki Sergi Odası'nın Akyürekli İbrahim'i
Alaaddin Kara Altıyedi Dergisi
Zonguldak’ın fotoğraf sanatındaki yeri denildiğinde Zonguldak Fotoğraf Derneği (ZFD), Zonguldak Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Topluluğu (ZOFSAT), Karadeniz Ereğli Fotoğraf Derneği (KEFSAD), Zonguldak Turizm ve Geliştirme Kooperatifi (TUSAK), Zonguldak Fotoğraf Grubu (ZFG) gibi fotoğraf örgütleri akla gelir. Şafak Tortu, Mustafa Eyriboyun, Birol Üzmez, Saffet Can, İbrahim Akyürek, Kemal Baysal gibi isimler de fotoğraf sanatına bireysel katkı yapmış isimlerdir. Bu yazıda 1995 yılında, 35 metrekarelik bir alanı “Sergi Odası” olarak düzenleyerek her yaştan insanın yararlanabileceği bir şehir hafızası haline getiren, fotoğraf ve sanat tutkunu İbrahim Akyürek’ten bahsedeceğim. Akyürek, ülkemiz fotoğraf sanatında kendisinden söz ettirmiş, kültürel anlamda kentimize çok şey kazandırmış önemli bir fotoğraf sanatçısı ve entelektüel bir aydınımızdır. İFSAK yönetiminden bu yana gazete ve dergilerde yer alan denemelerini dört kitapta toplamıştır. 1 Bunlardan üçü Zonguldak ve fotoğraf üzerine yazıları, diğeri ise her yıl yüzlerce cana mal olan trafik kazalarını irdeleyen, “Trafik Canavarı Neyi Gizler” adlı kitabıdır.
İbrahim Akyürek 1950 yılında Zonguldak’ın en eski mahallelerinden biri olan Soğuksu Terakki Mahallesi’nde doğar. O dönemin ilkokullarında ve sinema salonlarında gösterilen Hacivat-Karagöz gösterilerinden etkilenerek gölge oyunlarına merak salar. Gazetelerden kestiği resimleri film şeridi halinde iki çubuğa sararak mahallenin çocuklarına perde üzerinden gölge oyunları oynattığında Zonguldak Mehmet Çelikel Lisesi’ne yeni başlamıştır. Lise sıralarında gazetecilik mesleğine ilgi duyar ve her hafta konusu değişen “Spor” adlı duvar gazetesi çıkarır. Gazeteci olmak hayaliyle 1968 yılında Çelikel Lisesi’ni bitirir ama ailesinin ve çevresinin baskısıyla gazeteci olmaktan vazgeçer. Aynı yıl hukuk fakültesini ve orman mühendisliğini kazanır. Orman mühendisliğini tercih ederek 1974 yılında İstanbul Orman Fakültesi’nden mezun olur. Babasını erken kaybetmesi nedeniyle mühendislik yapmaz.
İçinde doğup büyüdüğümüz coğrafyanın insan karakterinin şekillenmesinde önemli rol aldığı söylenir. İbrahim Akyürek’in gençlik dönemlerinde Zonguldak’ta 45 bin maden işçisi vardır Madencilerin vardiya giriş ve çıkışlarında çalan Çaydamar borusu ile Gazi Paşa Caddesi’nden limana doğru yoğunlaşan çıngılığın içinde gençliği geçer. Zonguldak’tan ayrılıp üniversite eğitimine gittiği yıllarda kentin kendine özgü sosyal yapısını ve doğal güzelliklerini unutamaz. Evinin yakınındaki Soğuksu Pazarı’nın canlılığı, Merkez Lavarı’nın gürültüsü, baca ağızlarından kazalı taşıyan ambulansların acı siren sesleri benliğine işlemiştir. Bu yüzden doğup büyüdüğü kenti bir film platosuna benzetir.
Zonguldak, Cumhuriyetin ilk endüstriyel kenti olması nedeniyle 1960-70’li yıllarındasinemalar şehri olarak bilinir. Akyürek bir sohbetinde, kentte 18 sinemanın üçünün kendi mahallesinde olduğundan bahseder. Evlerinin yakınında bin kadar seyirci kapasiteli Yeni Melek Sineması, Gürol Sineması bir de ahşap sandalyelerin bulunduğu Ferah Açık Hava Sineması’ndan bahseder. Sinemanın makine dairesinden filmleri izlediğini, kopan filmlerin eklenişine tanıklık ederken sinemanın verdiği iç huzuru doyasıya yaşadığını anlatır. Sinema salonlarında izlediği filmler, müzik konserleri, tiyatro ve illüzyon gösterileri sonucunda film makinalarına ve sinemalara merak sarar. İstanbul’da İFSAK döneminde Onat Kutlar’ın yöneticiliğini yaptığı Sinematek’te gösterilen sanat filmlerini kaçırmaz. Gönlü sinemadan yana atmasına rağmen yaşadığı kentte sinema olanaklarının olmaması nedeniyle fotoğrafa yönelir.
Ablasının işyerine yakın yerde bulunan İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği (İFSAK) ile 1974 yılında yolları kesişir. 1975 yılında, büyüdüğü Zonguldak’ta mahallenin boş bir marangoz dükkânında sonradan Prof. unvanını alacak olan Mehmet Bayhan ile birlikte “Halktan Yansıma” başlığı altında ilk fotoğraf sergisini açar. Mehmet Bayhan’ın İFSAK yönetim kurulu başkanlığı yaptığı dönemde Akyürek de onun yardımcısı olur. Bayhan’dan sonra, 1980-85 yılları arasında İFSAK Yönetim Kurulu Başkanı olur. Günümüz sinema ve fotoğraf dünyasıyla ismi anılan Ara Güler, Fikret Otyam, İsa Çelik, Mehmet Bayhan, İrfan Demirkol, Şahin Kaygun, Sinan Çetin, Özcan Yurdalan, Ali Öz gibi önemli isimlerle yolları kesişir. Aynı isimler ileriki zaman dilimi içerisinde sinema ve fotoğraf sanatına farklı bakış açıları nedeniyle değişik mecralarda kendilerinden bahsettirecektir.
Akyürek, alın terinin hiç kurumadığı doğup büyüdüğü kentin emek insanlarına olan vefasını ödemek istercesine fotoğraf makinasının vizörünü emek ve özgürlük mücadelesine yöneltir. Fotoğraf makinasıyla siyaset yapıyorsunuz diyenlere, “Biz amatörler, geleceğin usta fotoğrafçıları, çevremize, toplumsal olaylara, halkımızın yaşamına karşı alabildiğine duyarlıyız,” 2 diyerek fotoğrafa bakışını 50 yıl önce netleştirmiştir. Ben de “İbrahim ağabey” diye ünlediğim Akyürek’i 1980 öncesi 1 Mayıs Çaycuma ve Zonguldak işçi mitinglerinde fotoğraf çekerken tanıdım.
Akyürek, DİSK-Türkiye Maden İş Sendikası Basın Yayın Bürosunda “Fotoğraf Emekçisi Ağı” adı altında kurulan çalışma grubunda görev alır. Grev ve hak mücadelesi veren işçilere grevler boyunca fotoğraf kursları verip onlarla birlikte grev çadırlarında fotoğraf sergileri açar. “İşçi fotoğrafçılar bundan böyle daha deneyimli ve bilgili olarak sınıf ve kitle sendikalarının başı çektiği eylemlerde, işçilerin yaşadığı her yerde fotoğraf makinalarıyla yer alacak,” 3 diyerek, fotoğrafçının vizöre hangi kaygıyla bakması gerektiğinin altını çizer. Bir başka yazısında yaşam biçiminin ve sokağın kendisini çağırdığından bahsederek, “Üretim sürecindeki insan benim konumdur. Yaşadığım kentin emek yoğun ortam sunmasında bunun katkısı var. İşçi kültürü, işle ilgili binalar, iş aletleri hep ilgimi çekti. El ile beyin-düşünce arasındaki bağa hep inandım, savundum,” 4 der.
Fotoğraf dünyasında sıkça karşılaşan deneysel ve belgesel fotoğraf tartışmaları üzerine önemli tespitlerde bulunur: “Belgesel fotoğrafla deneysel fotoğrafı karşı karşıya getirmek yanlıştır. Bunlar bazı dönemlerin koşullarından kaynaklanmış, her birine belli bir isim verilmiştir. Bu tartışma resimde ve sinemada da var. Sinemada haber filmi ile belgesel film birbiriyle karıştırılıyor mu, konulu film karıştırılıyor mu? Bunlar ayrı ayrı değerlendiriliyor. Fotoğrafta da aynı şey olması lazım, İsteyen belgesel fotoğraf, isteyen deneysel fotoğraf çekebilmeli. Ama önceliğin o kentin yaşadığı sorunlar olmalı.” diyerek önemli bir ayrıntının altını çizer. “Sivil toplum örgütlerinin zayıf olduğu ülkemizde fotoğrafçılarımızın aynı zamanda sendikacı, hukukçu, çevreci, insan hakları savunucusu ve foto muhabiri gibi çalışmak zorundadır,” 5 diyerek fotoğraf sanatçılarının yükümlülüklerini hatırlatır
Akyürek’in başkanlığını yaptığı dönemde İFSAK günleri etkinlikler içinde dayanışma günleriyle geçer. İFSAK’ın 26. kuruluş yıldönümünde derneğin uzun soluklu çalışmalarını halka açarak İstanbul Fotoğraf Günleri, adı altında çalışmalar düzenler (1985). Düzenlenen uluslararası fotoğraf yarışmasına 41 ülkeden 700 ü aşkın fotoğrafçı katılır. 6
1992 yılında Çorum’un dağlarında 48 gündür direnişte olan çoğu Zonguldaklı maden işçilerini FOSEM’den Sadık Çelik, Şeyda Pehlivan, Abdullah Yılmaz; İFSAK’tan Sevil Üzrek ile birlikte iki gün boyunca fotoğraflar. Dayanışma sonrasında “Direniş Tepesi” adı altında anlamlı bir belgesel ortaya çıkar. Direniş Tepesi, Zonguldaklı işçilerin Büyük Madenci Yürüyüşü, Maga ve Paşabahçe direniş fotoğraf ve videoları emek tarihi açısında önemli belgeler oluşturur.
Akyürek, Kazlıçeşme deri işçilerinin Tuzla’ya taşınmadan önceki son dönemlerini de 1992 yılında fotoğraflayıp belgeler. Bununla ilgili yaptığı bir söyleşide, “İstanbul’un ortasında bir film seti gibiydi Kazlıçeşme. 1800’lerin sanayi devrimi İngiltere’sini ve Zonguldak maden ocakları çevresini aratmıyordu. Göze batarcasına emek-sermaye çelişkisi önümüzde duruyordu,” 7 der. Aynı dönemde İnsan Hakları Derneği Kültür Komisyonu üyeliği yapar. Cumartesi Anneleri’nin eylemlerinde çektiği fotoğraflar sonucunda “Bir İnsan Nasıl Kaybolur” adlı sergi ortaya çıkar. Kadıköy BEKSAV, Kilimli Halkevi ve Alman Kültür Merkezi’nde düzenlenen İHD’nin kayıplar toplantısında sergiler açar.
Akyürek, Yedikule Gazhanesi’ni yıkılmadan önce fotoğraflayıp “Serotinin/2” etkinliğine katılır. Haliç kıyısındaki Feshane etkinliklerini kaçırmaz. Gazhane Gönüllüleri’nin Gazhane’yi kültür ve sanat merkezine dönüştüren çabalarını takdir ederken aynı çabanın niçin Zonguldak’ta gösterilmediğinin sorgulamasını yapar. “Gazhanelerde kullanılan kömürün bir zamanlar Zonguldak’tan gitmesi, üretim mekânlarının kömür kentindeki yapıları andırması, şenlikleri izlerken düşünce ve duygularımın dolanıp durmasına yol açtı. Bir zamanlar ülkemizin Ankara ve İstanbul’dan sonra siyasi, ekonomik, kültür yönünden üçüncü gelen enerji kaynağı Zonguldak’ın milli serveti olan tarihi endüstri binalarının yıkılıp yağmalattırması sosyal bilimlerden, ezenlerin/ezilenlerin tarihinden yardım almadan anlaşılacak gibi değil,” 8 der.
1983-1992 yılları arasında Kozlu, Asma, Dilaver ve Çaydamar ocaklarından gelen kömürün yıkandığı Merkez Lavarı’nı ve lavar atıklarının denize döküldüğü Balkayası’nı fotoğraflar. Burada denize dökülen kömürleri toplayıp evinin yakacak ihtiyacını karşılayan yoksul kadın, çocuk ve babamın da içinde bulunduğu yaşlı insanları fotoğraflayıp uzun soluklu bir çalışmanın içine girer. Bu çalışmasını “Balkayası” adlı belgesele dönüştürüp sergi ve dia gösterileri yapar.
Akyürek’in kalemi eleştireldir aynı zamanda. Bir zamanlar övdüğü isimleri, eleştirmekten çekinmez. İFSAK’ta aynı dönem yöneticilik yaptığı bazı arkadaşlarını 12 Eylül Cunta Lideri Kenan Evren’i sergi açılışlarına davet ettikleri gerekçesiyle eleştirir. 9 1997 yılında kentimizi ziyarete gelen Kenan Evren’in Deniz Kulübü’nde onuruna verilen yemeğe katılan Zonguldak Demokrasi Platformu üyeleri de nasibini alır eleştiri yağmurundan. Basında ve sosyal medyada Zonguldak’tan bahsederken sık sık kullanılan “Emeğin Başkenti” yakıştırmasına da haklı olarak eleştirel bir bakışı vardır Akyürek’in. Büyük Madenci Grevi zamanında sendikanın altında açılan Madenci Kooperatifi’nin ve Sarıyer’de inşa edilen işçisiz Sarıyer İşçi Konutlarının akıbetini hatırlatır. Kozlu Grizu faciası sonrasında şehit maden işçilerinin cenazelerinin tören yapılmadan şehirden kaçırılmalarını kabul etmez. “Emeğin Başkenti Zonguldak” deyimini kocaman bir palavradır,” 10 der. Eleştirdiği konuların bazılarını fotoğraf sergilerinde konu edinir. Akyürek’in açtığı sergiler sonucunda Maden Şehitleri Parkı ve Uzun Mehmet Anıtı’nın çevre düzenlemeleri tekrar gözden geçirilir.
ZOKEV’in açtığı fotoğraf kursunda Mustafa Eyriboyun ile birlikte uzun yıllar fotoğraf eğitimi verir. Ben de ilk kez fotoğraf kuramlarıyla burada tanışıp fotoğraf eğitimimi burada aldım. Fotoğraf kursundan sonra edindiğim Zenit marka manuel fotoğraf makinası ile maden ocağında deneme yanılma yöntemiyle fotoğraf çekmeye çalıştım. Sergi Odası’nın raflarında yer alan fotoğraf ve diğer sanatlar üzerine yazılmış olan kitaplardan faydalanarak, Sergi Odası ziyaretçisinden, çektiği fotoğrafları orada sergileyen fotoğrafçı konumuna geldim.
35 metrekarelik bir sergi salonu toplantı ve sanat etkinliklerine yetmeyince filmlerini banyo ettiği karanlık odasını ve mülkiyetindeki avukatlık bürosunu Sergi Salonu’na ekleme ihtiyacı duyar. Kültür ve sanat ortamına çevirdiği mekânların yetmediğini düşünerek evinin yanındaki kira getiren dükkânlarını da “Soğuksu Sahaf Dükkânı” olarak düzenler. Sergi Odası ve Soğuksu Sahaf Dükkânı hiçbir ekonomik getirisi olmaksızın yıllarca kente hizmet eder. İbn-i Sina’ya ait olan “Bilim ve sanat takdir edilmediği yerden göç eder” sözünden hareketle kentin kültür yaşamına değer katan eğitimci, araştırmacı, yazar, karikatürist, bilim insanı gibi birçok önemli ismi gündeme taşıyıp “Karaelmas İbn-i Sina Ödülü” 11 vererek kentte önemli bir eksikliği giderir. Bu ödülün devamı niteliğinde olan “ZOKEV 2019 Bilim Kültür Sanat Ödülü” kente yaptığı kültürel katkılarından dolayı İbrahim Akyürek’e verilir.
Sergi Odası, “Zonguldak Fotoğraf Günleri”, “Çırgan Köyü Sanat Etkinlikleri”, “Hayatımız Trafik Programı”, “Soğuksu Sahaf Günleri”, “24+12 Programı”, “Zonguldak Kitapları Sergisi”, “Son Dakika Film Gösterileri” başlığı adı altında toplu etkinlikler gerçekleştirir. Bu gösterilerin içinde fotoğraf sergisiyle yer aldığım “Çırgan Köyü Sanat Etkinlikleri” benim için hüzün ve anlam ifade eder. 2013 yılında Kozlu’da özel bir maden ocağında metan patlaması sonucunda 8 maden işçisi yaşamınıyitirmişti. Yaşamını kaybeden işçilerden biri, Çırgan köyünde yaşayan Sergi Odası çaycısı Bozoğlu ailesindendi. Çırgan köyünde 1992 Kozlu Grizu Faciasında da çok sayıda madenci şehit olmuştu. Sergi Odası’nın eli buraya kadar uzanıp köyün atıl durumda bulunan köy odasını boyayıp sergi ve etkinlik alanına çevirdi. Köy çocuklarının faydalanması amacıyla resim atölyeleri kurulup, köylülerle birlikte vadilere geziler düzenlenerek gençler arasında futbol müsabakaları yapıldı. Köy doğal güzellikleri olan güzel bir köydü. Akyürek’in hayalindeki “köy okulunun tamir edilip kültür, turizm ve sanat merkezine dönüştürme fikri” hayata geçirilemedi. Çırgan Köyü Çocuk Atölyesi, Sergi Odası’nın katkılarıyla üç yıl sürdü.
Sergi Odası ayrıca Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı (ZOKEV), Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Fotoğraf Kulübü, TED Zonguldak Koleji, Çelikel Lisesi, Kozlu Alpaslan İlköğretim Okulu’nun fotoğraf eğitim programlarına destek oldu. BEÜ Devrek Meslek Yüksek Okulu, Gelik İlköğretim Okulu, Zonguldak Atatürk Anadolu Lisesi bünyesindeki sanat haftalarına, Filyos Belediyesi Sanat Buluşmalarına öncülük edip sergi ve söyleşiler yaptı (2004). Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi (GSF) Resim Bölümü öğrencileri Sergi Odası’nın çalışmalarına katılıp Zonguldak kitaplarından tez çalışmalarına hazırlandı.
Sergi Odası, 25 yıl boyunca en temel insan hakkı olan düşünce, eğitim ve ifade özgürlüğüne öncelik verdi. Hapishanedeki yazar, gazeteci ve sanatçılara Zonguldaklı yazarların kitaplarını gönderdi. “Deli Dalgalar Topluluğu” çağrısıyla hapishanelere, “Dışarıdaki Gazeteciler Topluluğu” çağrısıyla hapishanelerdeki gazetecilere, “Kadın Yazarlar Derneği” çağrısıyla kadın tutuklulara kitap, kartpostal gönderdi. Ayrıca konukların bıraktıkları kitap, film materyallerini onlarca okul, kütüphane ve köy odaları gibi ihtiyaç yerlerine ulaştırdı.
Bu yıl 25. kuruluş yılını kutlayan Sergi Odası’nın en önemli özelliklerinden biri; hiçbir yerde bulamayacağımız kömür, madenci ve Zonguldak ile ilgili kitapların yer aldığı, “Zonguldak’ı Yazanlar, Zonguldaklı Yazarlar” adlı kitap bölümüdür. Ömrünün bir zamanında Zonguldak’a yolu düşmüş veya burada yaşamış edebiyatçıların eserleri büyük kentlerin sahaflarından Akyürek tarafından özel bir çabayla edinilip raflarda yerini aldı. Bu yüzden kentin araştırmacı, yazar, akademisyen ve kitap okurları için Sergi Odası önemli bir uğrak yeridir. 5-6 yaşlarında sanatla orada tanışan karikatür ve tiyatro dalında halen çalışmalarına devam eden Paylaş Kiraz, müzikte Ada Adıgüzel, fotoğrafta Ada Koca gibi orada soluklanıp da başka kentlerde yaşayan sanat tutkulu gençlerimiz oldu.
Akyürek’in zengin arşivlerinden oluşan fotoğraf ve dia çalışmaları Sergi Odası’nda ve Soğuksu Sahaflar Dükkânı’nda periyodik olarak yılın önemli günlerinde sergilenir. Karikatürist Mete Arif Tokmak karikatür, resim ve karakalem çalışmalarının yanı sıra, “Karaelmas Ressamlar Topluluğu” adı altında resim kurslarını burada verir. Grizu faciaları ve Büyük Madenci Grevi yıldönümlerinde, kent fotoğrafçılarının konuyla ilgili sergileri açılıp gündemde tutulmasını sağlanır. Yazar Kadir Tuncer’in bölgede yetişen endemik bitki yaprakları sergisi, ağaç yontu sanatçısı Sebahattin Keser’in yontu sergileri, mask sanatçısı emekli öğretmen Mehmet Türkçelik’in mask sergileri, benim madenci fotoğraflarım ilk kez burada sergilenir. Akademisyen Mustafa Eyriboyun, Handan Baycık ve Kutlu Gürel’in öğrencileriyle birlikte burada birkaç yıl kesintisiz etkinlikler yapıp sergiler açar.
Sergi Odası kent kültür ve sanat alanındaki etkinliklerini ilk günkü heyecanı ile sürdürmeye devam ediyor. Bir konuşmasında, “Fotoğrafçı, karikatürist, ressam, sinema, tiyatrocu, araştırmacı ve yerel tarihçilerimizin kent belleği üzerinde önemli çalışmaları var. Bu tür çalışmaları kent dışındaki festivallere taşıyıp eskiden olduğu gibi Zonguldak Sanat Günleri benzeri etkinlikler yapabiliriz. Bu etkinlikleri Almanya gibi Zonguldaklı madencilerin olduğu ülkelere de taşıyabiliriz. Yurt dışındaki sanatçılar da kentimize gelip etkinlik desteği verebilir,” diyerek Zonguldak için yapılabilecek önemli etkinliklerin olduğundan bahseder.
Sergi Odası 25 yaşın verdiği direngenlikle kentin sanat yaşamına ışık saçmaya devam ediyor. Mete Arif Tokmak’ın eğitmenliğinde Karaelmas Ressamlar Topluluğu’nun çalışmaları hâlâ devam ediyor. Zonguldaklı Yazarlar Zonguldak’ı Yazanlar kitaplığı yine raflarda kent tarihini merak edenokurlarını bekliyor. Pazar günü hariç her gün, Cumhuriyet, Evrensel, Birgün gazetelerini okuyup çayınızı yudumlarken raflardaki kitapları gönül rahatlığı ile karıştırabilirsiniz. Her hafta salı günü akşamları panolarda sergilenen fotoğrafları gezip Salı Sineması’nda gösterime sunulan sanatsal filmleri keyifle izleyebilirsiniz.
1 İbrahim Akyürek’in Eserleri: ‘Hayatımız Zonguldak’- Denemeler- Kurgu Kültür Merkezi (2014), ‘Zonguldak Yazıları’-
Denemeler- Kurgu Kültür Merkezi (2014), ‘Hayatımız Fotoğraf’ Denemeler- Kurgu Kültür Merkezi (2015), ‘Hayatımız Trafik’
Cinius Yayınları (2014)
2 Zonguldak Yazıları s.9
3 Zonguldak Yazıları s.15
4 Hayatımız Fotoğraf s.175
5 Zonguldak Yazıları s.32
6 Zonguldak Yazıları s.25
7 Zonguldak Yazıları s.76
8 Hayatımız Fotoğraf s.167
9 Zonguldak Yazıları s.56
10 Hayatımız Zonguldak s.97
11 İbn-i Sina Ödülleri: 1-Mehmet Türkçelik- (2012), Doç. Mustafa Yücel- Doç.Yücel Namal (2013), Doç Kutlu Gürel -M Çetin
Sezgin (2014), Mete Arif Tokmak (2015), Ekrem Murat Zaman (2016), Erol Çatma (2017) yılında ödülü alan isimler oldu.
2024