"Kişinin burnunun ucunda olanı görmesi sürekli bir mücadele gerektirir" George Orwell : (Günah Keçisi)

12 Mart 2025 Çarşamba

"Her bir levha bir ömür demek"

          

Bu anıt güneş enerjisiyle şekil değiştiriyor!

İbrahim Akyürek, 2016
Zonguldak liman arkasında bulunan maden şehitleri anıtı görenleri şaşırtıyor. Madenci isimlerinin yazılı olduğu plastik levhalar güneşin etkisiyle şekilden şekile giriyor. Bu anıta farklı zamanlarda uğrayanlar anıtın rutubet ve tuzun da yardımıyla şekil değiştirmesi karşısında şaşkınlıklarını gizleyemiyor. 
Anıta ziyarete gelenler de zaman zaman anıtın dinamik değişimine ayak uyduruyor. Kimi yakınlarının ismi yazılı olan levhaları evine götürüyor. Kimi güneş, rutubet, tuzlu su etkisiyle harekete geçen levhaları bantlarla yapıştırarak mukavemet denemeleri yapıyor. 
Anıttaki son değişiklik, bir bölümü estetik dışı olan isim levhalarını geçtiğimiz Mayıs ayında yenileyen ekibin başına geldi. CHP Zonguldak Milletvekili adayı Deniz Yavuzyılmaz ve genç ekibinin "Her bir levha bir ömür demek" sloganıyla bir yıl önce yenileyip astığı sarı levhalar güneş enerjisiyle şekil değiştirmeye başladı. Neredeyse görünmez hale gelmeye başlayan isimlerin yerini sarı ve koyu kahverengi tonda levhalardan oluşan yepyeni bir anıt görüntünün alması merakla beklenmeye başlandı.
2003 yılında açılan anıt halkın her türlü interaktif katılımına da fırsat sundu. Fikir olarak, kavram olarak kökü dışarda "sosyal sorumluluk" projeleri için bulunmaz bir fırsat oldu burası. Öyle ki, maden mühendisliği bölümünden üniversite öğrencileri anıtın otlarını temizledi, çiçek ekti, levhaları parlattı, yere dökülen levhaları toplayarak farklı biçimler verdi. Böylece; devletin kurumlarının, bol solcu sendika, oda ve particilerin her yere yetişemiyeceğinin haklı mesajını da verdi. Ayrıca, yerel basın çalışanları üç kez büyük değişim geçiren bu anıtın haberlerinden yıllarca harçlıklarını çıkardı. Bu haberlere eşlik eden internet yorumlarında katılımcı yurttaşlar tarafından değişim için öfkeli öneriler sunuldu. Anıttaki sürekli değişimin önü kapanmasın diye gerçek ve sanal dünyada imza kampanyaları bile düzenlendi.

Son alınan haberlere göre, anıtın önümüzdeki günlerde açılacak Maden Müzesi'ne taşınmasından vazgeçilmiş. Sebebi ise yaz aylarında anıtta ortaya çıkacak yeni görüntülerin ziyaretçi sayısını artıracağı şeklinde açıklanmış.

Yakın kaynaklardan alınan başka bir habere göre 20. Kömür Kongresi nedeniyle şehrimize gelen konukların bu ilginç anıtı ziyareti programa son anda eklenmiş. Öneriyi, Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şubesi Başkanı Erdoğan Kaymakçı bizzat yapmış. Anlatılanlara göre Kaymakçı, "Burnumuzun dibindeki bu anıtın yeri şehrin misafir odası sayılır" demiş.
3 Mayıs 2016
 


10 Mart 2025 Pazartesi

2017


F: Bülent Oral

BİR ANITIN ENSTALASYONA DÖNÜŞÜMÜ: ZONGULDAK HAVZASI MADEN ŞEHİTLERİ ANITI

Bülent Oral Dergipark 2017


"Zonguldak Havzası Maden Şehitleri Anıtı da bu hâliyle artık postmodern sanat bakışımızın bir eseridir. Maden ocağı ve çevresinde oluşan yaşamın bir ürünü olan bu anıt, enstalasyona yeni bir başlık oluşturmuştur. Yeni ölümleri temsil edecek isimlikler bekleyen anıt, yeni bir anlam ve ifadeyle enstalasyona dönüşmüştür. Anıt son hâliyle ilk temsildeki anlamından kopmuş, bir şeyin kendiliğinden farklı ifadeye bürünmesi söz konusu olmuş ve bu dönüşümle yapıtın anlam boyutu genişlemiştir. Sanatçı eliyle ortaya çıkarılan yapıt içerdiği ilk anlamın karşıtı bir düşünceye veya anlama sanatçının katkısı olmaksızın dönüşmüştür. Böylece sanatçıdan bir süre için kopan yapıt; sanat eleştirmeninin nesne, izleyici katılımı ve mekân arasındaki ilişkiye getirdiği yeni yaklaşımla yapıtı yapan veya yaptırana ihtiyaç duymadan sanat olarak varlığını sürdürmektedir. Şöyle ki anıtın açılışı toplumu, işçiyi ve siyaset kurumlarını 25 Mayıs 2003’te buluştururken işçi ölümlerinin önüne geçilmesi, işçi çalışma koşullarında iyileştirmeler yapılması, maden işletmeciliğinde emeği merkeze alan bir anlayışın anıtsallaştırılması amaçlanmıştır. Ancak zamanla anıt, ihmal ve unutulmuşluğun sonucunda işçi yaşamı ile emeğinin âdeta önemsizleştiğini ifade edecek şekilde ironik bir dönüşüme sahne olmuştur."  2017

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/428316

 

3 Mart 2025 Pazartesi

Ha deprem, ha grizu / 2010'dan:



263 TAVUĞUNUZ AYNI GÜN ÖLSE…

İbrahim Akyürek, Şubat 2010
+
“Nasıl öldüğümüz nasıl yaşadığımızı gösterir”
Kemal Sayar, Olmak Cesareti

+
Mart ayı Zonguldak için yas ayı dense yeridir. 
12 Mart 1965’de Kozlu madencilerinin hak arama direnişinde Satılmış Tepe - Mehmet Çavdar öldürüldü. 7 Mart 1983’de Kandilli’de grizu patlamasında 103 madenci öldü. 3 Mart 1992’de Kozlu’da yine grizu patlamasında 263 işçi öldü. 
Son iki olayın sonrasında tabutlara, cenazelere, ağlayışlara, bekleyişlere, öfkelere tanık oldum. Gazetecilik hevesiyle fotoğraf çektim, insanların kendi aralarında konuştuklarına kulak verdim, gerçeği öğrenmeye çalıştım. 
“Güçlü Devlet” denilince anlaşılması gerekenin sağlık, adalet, can güvenliği değil; eli telsizli, silahlı görevliler ve onların yol verdiği çenesi düşük, cenaze törenlerinde boy gösteren gösterişli partili adamlar demek olduğunu daha iyi anladım. 
Her iki olayda da anlatılan üretimin zorlanmasıyla ilgili kaygılı cümlelerdi. Devlet denen mekanizma sanki bir özel şirket gibi daha çok kömür istemiş, işçisini bu yönde özendirecek, yarıştıracak sistemi uygulamıştı. 
100 işçiyi kurtarabileceği söylenen gaz maskeleri ise Kozlu’daki patlama sırasında gümrük raflarında bekliyordu. “Güçlü Devlet” para ayırıp maskeleri işçilerin beline takamamıştı. 
Kozlu’daki ölümlerden sonra yerin derinliklerinden cesetlerin tamamının çıkarılması ayları buldu. Yerin altında arkadaşlarının ölüsü varken işçiler kömür çıkarmaya devam ettiler. Sakladığım gazete kesiklerindeki fotoğraflarda görüp anımsadığım gibi: Bir banka şubesinde maaş kuyruğunda emekli ölür. Ölünün bir iki metre ötesinde banka işlemlerini sürdürür sözde yurttaşlar. Ya da plajda bir genç boğulmuştur. Hemen yanında sözde insanlar yüzmeye devam ederler. 
263 tavuğunuz aynı gün ölse, o günü olmasa bile, o ayı aklınızdan çıkarmazsınız insan olarak.
Kendi kendime dedim ki, 3 Mart’ı unutma, sakın kaçırma! Zaten çektiğimiz fotoğraflar biz fotoğrafçıların peşini bırakmaz. Kendime yaptığım bu uyarının ötekine berikine acıma duygusu ile hiç bağlantısı yok. 
 
Tersine şöyle bir toplumsal bağlantısı var:
1- Ruhsal bütünlüğümüzü korumak için ölümlü olduğumuzu unutmamak,
2- Bu toplu kıyıma neden olanların (en tepeden başlayarak) fotoğraf sanatı ile de olsa peşini bırakmamak.
3- Beden ve düşünce emeğine, emeklerimize saygımızı yitirmemek.
4- Kapitalist Türkiye’yi çekip çeviren medya şebekesinin ölümleri, nedenlerinden koparıp değersizleştirmesine kanmamak. 
Peki, büyük madenci grevinde Ankara yollarına düşen “Emeğin Başkenti” Kozlu Grizu ölümlerinden sonra ne yaptı dersiniz? 
İşçilerin sendikası ve devleti; kentin ortasında bir cenaze töreni düzenlemekten kaçındı. Cenazeler kamyonetlere konup kaçırılırcasına köylerinin yoluna postalandı. Devletin bolca dağıttığı kan parası ile bazı dini bol, sözde kutsal aile yeniden yapılandı, yozlaştı. Cesetlerin bir bölümü yer altında dururken kent halkı, iki-üç ay sonra şehir stadında yapılan Hülya Avşar ve öteki sanatçı arkadaşlarının konserinde coştu. Tepeden tırnağa "laik, çağdaş, bilimsel" bilirkişiler mahkemeye “grizu kaçınılmazdı” raporu sundular. Duruşmalar, kentin meşhur içkili lokallerinin dört masası kadar izleyici bulamadı. 
1875’den bu yana Zonguldak Kömür Üretim Havzası’nda ölen işçiler adına 2003 yılında liman arkasında bir anıt yapıldı. Havzada ölen, kimlikleri belirlenen dört bine yakın madencinin isminin yazılı olduğu plaketler yerleştirildi siyah mermer duvar üzerine. 
 
Bakımsızlık, korumasızlık, kalitesiz malzeme kullanılması nedeniyle plaketlerin çoğu paslandı, kayboldu. Yedi ay önce anıt bakıma alındı, tüm isimler söküldü yenileri yerleştirilmeye başlandı. Daha başlangıcında çalışma nedense durdu. Bu kez, PVC’den yapılmış yeni isim levhaları da leke tutmaya başladı, kimi şimdiden düştü. 
Cumhuriyet tarihinin önemli, saygın enerji ve kültür kenti Zonguldak’ı çekip çevirenler, “şehit” vurgusu ile yüceltilen madencinin ismini sağlam bir malzemeye, mermere yazmak için paraya kıyamıyor şimdi. 
3 Mart 2010’da bu döküntü anıtın önünde tören yapılacak, nutuk atılacak yine.
+
F: İbrahim Akyürek
Şubat 2010